Kanser ve Yaşam Tutkusu – Bir İyileşme Hikayesi

Ocak 1983’te yetmiş sekiz yaşındaki peyzajcı John Florio emekliliğe kafa yoruyordu. Karın ağrıları başlamıştı ve bir dizi testten geçtikten sonra ülseri olduğu ortaya çıktı. Bir ay boyunca tedavi edildi ve ülserin iyileşip iyileşmediğini görmek için tekrar röntgen çekildi. Fakat bu sefer çok daha büyüktü ve kötü görünüyordu. Biyopsi midenin kanser olduğunu ortaya çıkardı.

John’la ilk defa Şubat ayında ameliyat için bana yönlendirildiğinde tanıştım. Tatile gitmek üzere olduğumdan biran önce hastaneye yatması gerektiğini söyledim ve hızla ilerleyen bir kanserle biranönce ameliyat olması gerektiğini düşündüm. Bana baktı ve “Birşey unuttun” dedi. “Ne unuttum?” diye sorduğumda “Bahardayız. Ben bir peyzajcıyım ve dünyayı güzel bir yer yapmak istiyorum. Bu şekilde hayatta kalırsam bu bir ödüldür. Eğer kalmazsam güzel bir dünyadan ayrılmış olacağım” dedi.

Dr Bernie Siegel ve İyileşme Üzerine
Dr. Bernie Siegel

İki hafta sonra tatilden döndüğümde “Dünya çok güzel, ben hazırım” diyerek ofisime geldi. Ameliyattan sonraki gece inanılmaz iyi görünüyordu, herhangi bir ağrı veya rahatsızlığı yoktu. Patoloji raporu şöyleydi: “Adenokorsinom. Kötü diferensiye. Mide duvarını tam kat tutup perihastrik yağ dokusuna yayılmış. Proksimal kenarı tümör ile ilişkili Onaltı lenf düğümünün yedisinde metastaz var.” Bu basitçe ameliyattan sonra hala bedeninde kanser olduğu anlamına geliyordu. Kanser kalıntılarıyla ilgili kemoterapi ve X ışını tedavisini düşünmesini söyledim. “Birşeyi unuttun” dedi. “Bu sefer neyi unuttum?” dedim. “Hala bahardayız. Bununla ilgilenecek çok zamanım yok.” Tamamen huzurluydu, kısa sürede iyileşti ve planlanandan daha önce hastaneden taburcu oldu. (Yale’de bir onkoloji hemşiresi olan torunu bulguların ve onun yaptığı seçimlerin farkındaydı)

İki hafta sonra yeniden ofisimdeydi, bu sefer midesinin altüst olduğundan şikayet ediyordu. “İşte kanser” diye düşündüm. Sonunda bir virüs olduğu ortaya çıktı. Tedavi ettim ve ofisimden ayrıldı.

1987 Mart’ında ofisime gittiğimde hasta tabloları (chart) arasında John’un ismini gördüm. Hemşireye “Yanlış tabloyu almışsınız” dedim. “Hayır, bu doğru tablo” dedi. “O zaman aynı isimli iki kişi olmalı” dedim. “Hayır, hayır” diye ısrar etti. “İçeride oturuyor” Daha sonra neden hata yaptığını varsaydığımı göstermek için John’un patoloji raporunu gösterdim.

Eğer patoloji raporlarının bir bireyin geleceğini öngörebildiğini düşünüyorsanız John’un ameliyatından dört yıl sonra onu görmeleri pek mümkün olmazdı.

Fakat muayene odasına girdiğimde gördüğüm kişi oydu. Yine ziyaretinin kanserle ilgili olmasından korktum. Ona birşey sormadan önce bana “Unutma, bu benim ameliyat sonrası sadece ikinci ziyaretim” dedi. Sanırım sigortanın muayeneyi kapsadığından emin olmak istiyordu. “Fakat neden buradasın?” diye sordum. “Bir sorum var” dedi. “Bir mide ameliyatından sonra ne yenebilir öğrenmek istiyorum.” “Dört yıl sonraysa herşey! Neden burada olduğunu söyle bana” dedim. “Peyzajcılık işimde büyük taşları kaldırmaktan dolayı fıtığım var” Hastaneye yatmayı reddettiğinden lokal anesteziyle ayakta tedavi gibi kaydettirerek fıtığa müdahale ettim ve yeniden oradan ayrıldı. Ameliyattan sonraki birkaç haftalık normal işlerini için iki genç adamın yapacağını söylemesine rağmen dinlenseydi gerçekten çok şaşırırdım.”

John birçok klinisyene anlayışa kafa tutar gibi görünen sıradışı hastalardan birisi. Fakat ben öğrendim ki bütün bu sıradışı hastaların bize anlatacakları hikayeler ve verecekleri dersler var. Bu sadece şanslı olmak veya “iyi-huylu” (yavaş büyüyen tümörler, “kendiliğinden” iyileşme vb.) hastalıklara sahip olmakla ilgili değil.

Anlamanız gereken şu ki bir bireyin biyolojisi, bir de hastalığın biyolojisi vardır ve bunlar birbirini etkiler.

Tanı gününde bir patoloji raporunu geleceği öngörmek için kullanabilecek kadar iyi bilmiyoruz. Ameliyatın üzerinden altı yıl geçti ve yakın zamanda John 83 yaşını kutladı. İnsan merak ediyor – kanserine ne oldu?

Bernie Siegel'in Kanser Vakaları Bağışıklık sistemi ondan kurtuldu mu yoksa hala orada John’un hayatından keyif alarak onunla mı yaşıyor bilmiyorum. Bildiğim şu ki John’a baktığınızda onda gördüğünüz yaşama ve sevmenin ifadeleri. Hala hayatının işine tutku duyuyor, bana açıkhavada zaman geçirmenin terapötik değeriyle ilgili makaleler iliştirdiği mektuplar gönderiyor ve bir de söylediği bir cümlenin alıntı yapıldığı yerel bir gazetenin kopyasını gönderdi. Gazetede şöyle yazıyor: “Yerde öylece serilmiş bir kadife çiçeği bulursam onun için üzülüyorum ve parmağımla toprağa bir delik açıp onu ekiyorum” Makalenin sonunda “Bugün… John hala çalışıyor, ekiyor ve buduyor. Buna bayılıyor. Ve çizmeleriyle atını sürerken ölmek istediğini söyleyen efsanevi bir kovboy gibi sırası geldiğinde ‘Her zaman işte, bahçecilik yaparken ölmek için dua ediyorum’ diyor.”

Dışarıda çalışarak John benim semavi bağlantı dediğim şeyi muhafaza ediyor ve tıpkı hastane odalarında bir gökyüzü manzarası olan hastaların daha hızlı iyileşmesinin gösterildiği gibi John da bu yüzden daha sağlıklı. John yaşamakla o kadar meşgul ki hastalığa zamanı yok. Fakat bilimsel terimlerle bunu nasıl açıklarız? Ondan ne öğrenebiliriz? Gerçekten iyimserlik, huzur, sevgi ve zevkin bir fizyolojisi var mı? John’unki gibi kendiliğinden iyileşmelere ben kendi kendini teşvik eden iyileşmeler diyorum. Harika kısa hikayeler yaratıyorlar ve zihin ve beden ilişkisiyle ilgili bize çok şey öğretebilirler.

 

*http://www.cancer.org/treatment/understandingyourdiagnosis/understandingyourpathologyreport/lungpathology/lung-cancer-pathology

Kaynak: Dr. Bernie Siegel’in Peace, Love and Healing kitabından alıntıdır.

Çeviri: Psk. Hasan Arslan

 

Hipnoterapiyi Profesyonel Öğrenmek için Yakın Zamandaki HTI Eğitimleri:

Hasan Arslan Hipnoz Eğitimi

Terapotik-Donusum